Kayıtlar

2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Blog Fırtınası 30.Gün

Resim
İlham Perimmmm.... Ne zamandır tek satır yazmadım sana! Şiir konusunda bana çok yardım ettin çok teşekkür ederim,sayende iki kitabım çıktı piyasaya :D Ancak şimdi bir başka konuda yardımına ihtiyacım var. Hamileyken sonsuz ilgim,enerjim,sabrım ve hayal gücüm olmasına rağmen sayılı şey yapabildim bebeğim için.. Ama artık bir anne,bir ev hanımıyım...Sorumluluklarım fazla,zamanım ve sabrım daha az.Ama gerçekten çok güzel şeyler yapmak istiyorum.Bana yardım et olur mu? Kimsenin denemediği düşünmediği şeyleri yapabilelim beraber. Bir de ne zamandır hayal ettiğim şu kitap yazma işimiz var.Ama ona biraz daha vakit var sanırım. Gel biz bu sene keçeye yoğunlaşalım :D Ya da el işlerinden harikalar ortaya çıkarıp o harikalardan biraz para kazanmaya diyelim :P

Blog Fırtınası 29.Gün

Resim
İnanılmaz bir şeydi bu ama her şey insan için diye düşündü belki de bininci kez!! Masum bir oturma eylemi sırasında omurgasına isabet eden kapsül yüzünden belden aşağısı tutmuyordu artık. Bunca okumuşluğu neye yaramıştı?Üniversiteyi 2 yıl üst üste kazanamamış sonra bir sene eve kapanıp deliler gibi ders çalışmıştı ve istediği bölüme girmiş,başarı ile mezun olmuştu.Erasmusda master yapmaya karar vermiş,Türkiye'den sayılı insanın başvurup çok nadiren kazanabildikleri sınavı kazanıp Almanya'da burslu master yapmıştı.Berlin'de yaşadığı her anı hasretle anıyordu şimdi.. Ya güzelim fiziği? O fiziği korumak için kaç kere rejim yapmış,kavitasyona,yosun tedavilerine gitmişti.Yoga,plates,kardiyo,yüzme,step hangi yıl ne moda ise denemişti. Artık kimse yüzü çok güzel ama biraz kilo verse demiyordu.Onca uğraştan sonra taş gibi olmuştu. Ama işte bacaklarıydı artık taş gibi soğuk,hissiz olan... Kendine geldiğinde epidural gibi bir şey takılı olduğunu düşünmüştü ama ne yazık ki hiç

Blog Fırtınası 28.Gün

Resim
Bir varmış bir yokmuş... Güzeller güzeli bir prensesi sürgünden önce adada ailesinin biricik kızı olarak yaşarmış.Kendini altın kafese hapsedilmiş güzel tüylü bir kuş gibi hissedermiş kız adada.Çünkü babası denize girmesine,bisiklete binmesine,dilediğince dondurma yemesine ses etmez ancak adanın dışına çıkmasına asla müsade etmezmiş. Kızcağız İstanbul ışıklarına bakar hayal kurarmış,gelen tatilcilerden yaz boyu İstanbul masalı dinler kışın mecmualardan kesip manzara resimleri yapıştırdığı defterine bakarak hayal kurarmış.Derken bir gün çok büyük gri bir gemi yanaşmış sahile. Arkadaşları ile koşup bakmışlar yakından bu gemi nasıl bir şeydir diye.. O sırada görmüş mavi gözlü,sarışın,film artistlerinden bile daha yakışıklı olan Amerikalı genci. Amerikalının annesi fransızmış,kızında büyükannesi fransız olduğundan hem aileden hem eğitimden bilirmiş fransızcayı. Adanın her köşesinde şiir gibi kimsenin anlayamadığı bu dili konuşarak sevişmiş anlaşmış yaşamışlar aşklarını. Derken gemin

Blog Fırtınası 27.Gün

Resim
Bir zamanlar küçük bir kız varmış. Annesi ona üzerinde kırmızı başlığı olan bir pelerin almış. Kız bu pelerini çok seviyormuş ve nereye gitse onu giyiyormuş. Bu nedenle de herkes ona Kırmızı Başlıklı Kız diyormuş.      Bir gün “Kırmızı Başlıklı Kız!” diye seslenmiş kızın annesi. “Büyükannen hâlâ hasta. Hadi giyin de, ona yaptığım şu çöreği götür.”         Kırmızı Başlıklı Kız da elbisesini giymiş, üzerine kırmızı başlıklı pelerinini geçirmiş, başlığı çenesinin altında sıkıca bağlamış ve yola çıkmış.        “Tavşan Ormanı’ndaki yoldan ayrılma sakın!” diye seslenmiş annesi arkasından. (Ormanın adı Tavşan Ormanıymış, ama içinde uzun zamandır bir tek tavşan bile yokmuş!)        “Ayrılmam anne,” demiş Kırmızı Başlıklı Kız.        Tam ormana girmiş, birkaç adım atmış ki, çalılıkların arasından bir ses duymuş. Yola birden bir kurt fırlamış. Kırmızı Başlıklı Kız korkusundan az kalsın elindeki sepeti düşürüyormuş. Fakat kurt hiç de öyle düşmanca görünmüyormuş. “Nereye böyle küç

Blog Fırtınası 26.Gün

Resim
Jetgillerrrrr... Çocuktum 2000'lere girince hayat jetgillere dönecek sanıyordum. Olmadı,büyüdüm anne oldum hala bişey değişmedi :D Bir de yıllar evvel bir kitap okumuştum mekanik atlar filan vardı aslında yaşanan doğala yakın bir çiftlik hayatı gibi hani temiz hava temiz su fakat her işi robotlar yapıyor insanlarda günün 7-8 saatini değil 1-2 saatini uykuda geçiriyordu. Özel sektör kanımızı böyle sömürerek çalıştırmaya devam ederse ben değil de oğlum bu tarz şeyler görebilir belki de... Hap ile beslenir (Gora'daki gibi),1 saat uyur,uçan arabalara bineriz belki hehehe... Ama ne kadar teknoloji artarsa o kadar başkalaşıyor,çirkinleşiyor dünya bence hepimiz filmlerde geçmiş aşklara,kadınlara,kıyafetlere,yaşamlara özenmiyor muyuz? Ne diyiyim,sonumuz hayrolsun :)

Blog Fırtınası 25.Gün

Resim
Vücudumuzun yüzde yetmişi su..Anne sütünün yüzde sekseni su.. Anne karnında minicik bir noktacıktan küçük bir insancığa dönüşen bebek 40-41 hafta suyun içinde yaşıyor... Suya dua okuyup çekilen fotoğraflar ile suya küfredilip çekilen fotoğraflar arasındaki farkı anlatmışlardı katıldığım bir kişisel gelişimi seminerinde, bakın aşağıdaki fotoğrafta çok net farklar var. Suyun hayatımızdaki yeri ne kadar mühim,hayati,anlamlı ve önemli değil mi? Çok ilginç geliyor bana.. Mars'ta bile su bulunduğunda su varsa hayat vardır dememiş miydi bilim adamları?Demişlerdi... Su ile ilgili bu noktalara dikkat çekmek istedim.Bir bardak su alıp afiyetle okuyunuz efenim :D

Blog Fırtınası 24.Gün

Resim
Yunan Adaları turunu kıştan satın aldık.Ailecek çıktığımız ilk uzun büyük önemli tatil. Oğlumun ilk yurt dışı macerası.. Korkularım boşmuş, oğlum açık havada gezinmekten sürekli yeni şeyler görmekten yorgun düşüyor geceleri deliksiz uyuyor maşallah...İştahı da yerinde maşallah... İlk kez denize giricek yarın..Ege sularına Yunan tarafından giricek.Şanslı sıpam benim.. Gezdiğimiz yerler ise kartpostal gibi... Hava biraz sıcak ama olsun...

Blog Fırtınası 23.Gün

Resim
Sevgili Günlük, Dün gece çaktırmadan yurda giricem diye akla karayı seçtim. Yağmur sonrası olduğundan dallar yaşmış iyi ki kayıp kafayı gözü yarmadım.Kafa demişken nemden saçlarım kabardı iyice. Ahh ahh bir kere bu koca kıvırcık sarı saçlarımı kafamda derli toplu tutmak bile çok zor... Terry beni gene sinir etti,ağaç tepesinden inmiyor.Bu kadar yakışıklı olmasa bu uyuzlukla kimse yüzüne bakmazdı.Aslında ona çok aşığım,ama gururumdan asla söyleyemem bunu!O ise sanki mavi boncuk dağıtıyor herkese cool bi tavrı var.Sanırım onun için pek özel değilim diyorum.Ama sonra da kıskanıyor beni gibime geliyor. Anthony de peşimde,iyi bir çocuk aslında,zengin,kibar,pek duygusal ve bana çok değer veriyor ama işte gönül bu sevemedim.Sevmiyorum.Arkadaş olarak seviyorum yani... Terry'i görmek için gitsem bir yere bi bakıyorum o çıkıyor.Ondan sonra Terry gelip görüyor bizi hadi al başına belayı... Yani bana şeker kız lakabını da o pısırık Anthony ile gördüğü için taktı zaten.Yoksa ağaç tepesin

Blog Fırtınası 22.Gün

Resim
Ben geçmiş hayat hikayelerinde yani reankarnasyonlarda hayvandan insan olmaz insandan hayvan olmaz diye okumuş olsam da eminim ki ben cins bir ev kedisiydim. Hani beyaz uzun tüylü boynunda çıngıraklı kırmızı tasması olanlardan. Şömine karşısındaki minderime kıvrılır sıcak sıcak yatardım. Mamalarım günlük konurdu süt ve su kabım ayrı,ıslak ve kuru mama kabım ise ayrı dururdu. Kumumun temizliğine çok dikkat ederlerdi sağ olsunlar bir gün olsun pis kuma pislediğimi bilmem hehehe... Tüylerimin fırçalanmasını,okşanmasını pek severdim ancak kuaför dedikleri yere götürdüklerinde uyuz olurdum yaa güzelim tüylerimi tıraşlar tırnaklarımı keserlerdi... Tek derdim de buydu zaten. Ev sahibim beni çok severdi. Türlü oyuncaklarla benimle oynamaya çalışır canım istemiyorsa zorlamazdı. Oysa ki ben onunla oynardım bilmezdi :D Fazla yorgun dönmüşse işten onu yormamak için oynamazdım o ucunda ip olan şapşirik gri peluş fare ile... Üzgün olduğunda sahibim daha da çok mırlardım ki sesim onu sakinleşt

Blog Fırtınası 21.Gün

Resim
Ne zamandır evdeyim hep ne zamandır life is simple anacım, emzir gaz çıkart uyut :D  Oğluşa çok tatlı bir kostüm yolladı dedesi Amerika'dan. Onu giydirdim gezmeye gittik ailecek. Bakın; Mimaroba tarafına doğru bi trafik artmış...O taraf daha bi soğuk... Yol boyunca emziğini emerek gözlerimin içine bakan oğluşum tam varmak üzereyken uykuya daldı. Hemen uyanmadı sonra uyanınca da yabancı bir yerde olduğunu anlayıp kucağımda tüm evi gezdi uzun uzun baktı. Bolca huysuzlandıktan sonra 1 saatliğine uyudu ve tam yemek zamanımıza denk geldi. Anneciğine izin verdi oğluşum. Yemekte hamsi istavrit ve hasret kaldığım lezzette kocaman bir salata vardı. Oradan çıkıp arkadaşlarımızın anne-babasının evine gittik. Müstakil 2 katlı bir evdi burası. Oğluş orayı daha da yadırgadı hatta girişte üşümesin diye ev sahibinin kucağına verdim ben bir feryat figan ağladı ki içini çeke çeke gözlerinden minik damlalar süzülerek kıpkırmızı kalarak ağladı.Meme emsin sakinleşsin dedik hemen yan oda

Arda 2 Aylık

Resim
Oğlum büyüyor... 64cm 6.400gr oldu. 3-6 aylık kıyafetlerini giyiyor şimdiden. Gerçekten de hurafe sansam da doğru olduğunu deneyimleyerek gördüm ki ilk 40 gün zormuş. 40'ımız çıktı bakınmaya başladı sıpagetti :D Sonra yüzleri tanıyıp bilinçli olarak gülmeye..Ve mimikleri çok tatlı oldu.. Benim diye mi bilmiyorum ama çok güzel geliyor bana...Onu seyretmeye doyamıyorum.

Blog Fırtınası 20.Gün

Resim
(21 Mart - 20 Nisan) KOÇ Giriş Notu: Bu yazı o kadar güzel yazılmış o kadar doğru anlatmış ki ateşli koçları üzerine bir satır daha yazasım gelmedi,copyledim pasteledim getti.. Hayata ve dünyaya öylesine kuvvetle bağlıdır ki, bu bağın bir parçası da siz olduğunuz için şanslısınız. Bir Koç Kızına aşık olduysanız, sizin için yapılacak pek bir şey kalmamış demektir. Tabii şayet Koç kızı da size aşıksa… Bu sözleri sakın yanlış anlamayın. Bir Koç kızı aşık oldu diye gözünün sizden başka hiçbir şeyi görmeyeceğini, yakanıza yapışıp hayatı size zehir edeceğini zannetmeyin. Hoş gerçi “hayatı zehir etme” konusunda Koç kızları kadar Zodyak’ta başka bir burcun kızına rastlayamazsınız, fakat bir Koç Kızı tapınma biçiminde tüm varlığıyla sadece ve sadece kendisini sevdiği erkeğe adamayacaktır. Çünkü, Koç Kızları hayata ve dünyaya öylesine kuvvetle bağlıdır ki, bu dağın bir parçası da siz olduğunuz için kendinizi şanslı sayabilirsiniz.

Blog Fırtınası 19.Gün

Resim
Büyümüş de küçülmüş değil de çok bilmiş bir çocuktum ben... Annem bırakmış beni kayak kursuna gitmiş. Bir de en son dakika kayıt olduğum için odaya en son girmişim. 3 ranzada boş kalan tek yer cam ve kalorifer dibinde üst kat.  Neyse yattık uyuduk mecbur... Ama uyumak ne mümküm camdan ışık sızar gözüme girer,kalorifer dibi olduğu için kaynama derecesinde sıcak içersi,aşağı düşücem korkusuyla dönemem put gibi durmaktan oram buram ağrır. Dedim bu böyle olmayacak! Önce kendimi sakatlanma pahasına kalk zili çalmaya yakın aşağı attım. Fakat uyuz çocuklardan hiç biri yerini vermek istemeyince bütün gün ağrıyan kol ile taytay yan yan yürüdüğümüz ilk kayak dersimi aldım. O gece düştüğüm için kolum tay tay yürüdüğümüz çatı kurup durmayı öğrendiğimiz için ham bacaklarım kopuyordu ağrıdan. Yatıp uyumam şart yani.. Yat zili çalındı,kızlar dedim size bir hikaye anlatacağım. Hepsi toplandı etrafıma ben de o güne kadar dinlediğim tüm hikayelerden en korkunç kısımları cımbızlayarak daha önce

Blog Fırtınası 18.Gün

Resim
Bir Dinozorun Anıları... Mina Urgan Bir kere biyografi okunası bir şey değilken kadın öyle bir hayat yaşamış öyle bir anlatmış ki hayatı roman olmuş. Bana verdiği ilham da şu dibine kadar yaşayayım hayatı sonra yaşlanınca da oturup yazayım diyorum. Gerçekten böyle diyorum ama... Hatta bir kitap okumuştum böyle Murathan Mungan 3 aynalı kırk oda olabilir... 3 kuşak kadının hayatını anlatıyordu ben de anlatabilirim belki böyle bir öykü... Yazarlık kursuna mı gitsem oğlanı biraz büyütünce acaba? Ne yazacağımı biliyorum ama kurgu ve olay örgüsü kısmını beceremem diye korkuyorum. Bir de geriye dönük sağlam araştırma yapmak gerek fakat bizde adam gibi kütüphane arşiv yok Beyazıt'a mı gidicem ? Ahhh ahh ilhamdan çok dert oldu şimdi bana en sevdiğim kitap... :)

Blog Fırtınası 17.Gün

Resim
Çilek,yine bütün sene it gibi çalışmış ve yorulmuştu.Kızıl saçlı olduğunu unutturacak kadar çilsizdi cildi artık.Bembeyaz ve soluktu. Eee hiç güneş görmezse olacağı buydu.Aylar öncesinden aldığı izin riske girince çıldırıyordu.Rengi kırmızıya çalarken has müdürü gidersin gidersin deyince fırtına gibi esmeden dindi çok şükür. Çekirdek de çok heyecanlıydı bu yolculuk için.. Aslında bir nevi hayal ettikleri balayını şimdi yapıyorlardı. Gerçi arabayla geze geze güneye inmek de güzel bir balayıydı ama bu en güzeli olacaktı. Ve Çilek ile kocacığı geldi gelmedi kalkar kalkmaz denen bir uçağa en sonunda binip uçtular  Venedik'e.Kondukları yerden başlamadılar gezmeye.Çilek marketlerden yemek,az harcamak ve çok gezmek isterken;kocacığı battı balık yan gider hem yer hem gezeriz diyordu. Çilek arabayı çarparsak diye aklı çıkarak,radara takıldık mı diye 10 kez bakarak,lisan bilmesine rağmen hiç bir uyarıyı okumayarak şahaneliğini konuşturuyordu.Aşırı sıcaktı,İtalya aşırı güzel bir mem

Sahika & Feraye

Resim
Ben bu adam ne yazsa beğeniyorum..Bir kere yurdumuzun çalkalandığı,bölünmeye çalışıldığı şu zor günlerde savaşla ilgili satırları okurken gözlerim doldu,tüylerim ürperdi. Karakterleri zaman ve mekan örgüsü gene çok hoş. Tek "ıhh" olan kısım Feraye'nin öyküsü ile Piruze Şam'da Bir Gelin pek benzeşmiş. Gerçi ortadoğu evliliklerinin hepsi öyle midir? Bilmiyorum... Çok şiddetle tavsiye ederim,bir çırpıda okudum...

Blog Fırtınası 16.Gün

Resim
Eşim ne zamandır bana bir kebapçıdan bahsediyor. (Eşim Trakyalı ama Adana'lı olsa ancak bu kadar kebap yerdik herhalde diyorum :D ) Bebeği anneme bıraktık,çıktı dışarı.Ben tır bekliyordum çünkü durakdürüm tarzı demişti detay sorduğumda. Bayağı otantik bir restorant çıktı karşıma şaşırdım.Meğer kast ettiği dürümün aynı durakdürüm'deki gibi incecik ve çıtır olduğuymuş. Valla hakim olduğum bir konu olmadığından ağzınızın suyunu akıtçak kadar detayı nasıl vericem bilmiyorum. Ama sofrada sumak ile ovulmuş soğan,gevurdağı salatası,çoban salata,acılı ezme,turşu,çiğ köfte,lavaş ve bol köpüklü ayran vardı. Eşim ince ince kabuklarını soyduğu patlıcan kebabını yerken ben Adana dürüm tercih ettim. Bol etli,çıtır dürümümün içinde etin yanına pek bir şey karıştırmamışlardı,ete doydum yani.. Sofradakilerden de yedim böylece... Benim gene canım çekti anlatırken...Bilmem yeterince sulu bir yazı oldu mu? :D

Blog Fırtınası 15.Gün

Resim
Ortaokul 1 mi yim? İlk okul 5 mi? Boyum çok uzun o zamanlar. Erken serpilmişim ama erkek fatma gibiyim. Cihan'dı galiba çocuğun adı.. Serviste benim yerime oturmuş. Kalk derim kalmaz,laftan anlamaz. Hiç unutmuyorum sarı eldivenlerim vardı elimde.Onun elleri çıplak.Yumruklaşıyoruz. Ne kadar vursam acımıyor sanki canı.Eldivenleri çıkartmayı akıl da edememişim.En son o benim burnuma vurdu.O kadar canım yandı ki gözlerim doldu.Servis şöförü yetişip ayırdı bizi ama eve gittiğimde burnum şişti. Buz koyduk morarmasın diye. Kemik çatlamış! Bakarmısın çocukluktaki hırsa... Babicime zaten emanetim,zaten canıyım.Sen ertesi gün in aşağı çocuğu tehdit et.Çocuk git babasına söyle.Okul müdürü velileri çağırır...Büyük olay olmuştu. Bugün düşünüyorum da servisteki yer kavgası saçma görünse de aslında ben hakkımı savunuyordum. Bu huyum hiç değişmedi. Her zaman hakkımı korumak savunmak için gerekirse kavga bile ettim. Yazık ki çocuk sadece müdür tarafından kulağı büküldüğü ile kalmış,okul iç

Blog Fırtınası 14.Gün

Resim
Fırtınalı ve karanlık bir geceydi... Dans kursundan tam soğumadan çıkmış bir an önce eve gitmek için otobüse koşarak yetişmiştim.O kadar soğuktu ki hasta olmayayım diye dualar ediyordum. Evdeki manzarayı hayal edebiliyordum. Camın önünde kalorifer üstüne boylu boyunca uzanmıştı kedimiz. Annem de çay demlemiş bir televizyona bir de camdan dışarı bakıyordu. ... Tam apartmana girmek üzereyken cılız bir miyavlama duydum. Küçücük bir tekir yavrusu,annesini kaybetmiş,ıslanmış,üşümüş ağlıyor. Kaçmadı da sadece sindi,onu alıp eve çıkardım. Annem kapıyı açtığında kediyi uzattım burnuna doğru. Ahhh be kızım gecikmenden anlamalıydım bi halt karıştırdığını,evde zaten bir kedi var ikinciyi alamayız. Biliyorum anne,sadece havalar düzelene kadar.Azıcık büyüsün bırakırız. Nitekim o gece bizimki yolmasın diye yıkadım kuruladım besledim koynumda yatırdım miniği... Nasıl mırıl mırıldı anlatamam. Ertesi gün hava açtı... Annem de tüm arkadaşlarına haber salmıştı böyle bir kediciğimiz var di

Blog Fırtınası 13.Gün

Resim
Küçükken Babişimin Tayland'dan getirdiği bir biblo ev vardı.El işçiliği ile yapılmış bu evle oynamaya bayılırdım.Pencerelerinden sızan güneş ışığına dek hayal ederdim her ayrıntıyı.. O hayal o kadar canlı ki hala gözümde,keşke kafamın içine bir mimar girse de aynısını yapsa ve keşke bende o evi alıp içinde oturacak para olsa... Koyu yeşil sırf çimen bir bahçe... Evin ilk katından bahçeyi,ikinci katından denizi arka tarafındansa ağaçları görmek istiyorum.Alacağım köpek bile belli oğluma ilk okula başlama ya da doğum günü hediyesi olacak sözde bu köpek... Havuzumuz barbekü adamız garajımız ile büyük geniş bir amerikan evi hayalim... Aslında Türkiye'de yapmışlar benzer evler..Ama evin nerede olduğu da mühim...Misal aşağıdaki evler çok güzel olsa da Silivri'de! Ne Tekirdağ ne İstanbul ne yapayım ben Silivri'de? Önemli olan çok güzel bir evde oturmak da değil bence yaşadığın yerde mutluysan en güzel yerdesin demektir..

Blog Fırtınası 12.Gün

Resim
"Evet" dedi aşağı bakarak, "onu istiyorum". "Ama uyarılarımızı düşündün değil mi?Onu seçersen çok da iyi bir hayatın olmayacak." "Olsun ben onu istiyorum"... Ve o an umutsuzlukla kaldırdı başını genç kadın... 2 düşük,2 ölü doğum...Kocası ile arası gittikçe kötüleşiyordu.Eğer kuma getirtme durumu devam ediyor olsaydı kesin kuma gelmişti üstüne..Cumhuriyet'e şükürler olsundu.. Bir yıldız kaydı.. O an "eğer benim adım Havva ise doğurduğum ilk sağlıklı bebeğe Yıldız adını koyacağım,and olsun"... O gece hamile kaldı. 9 ay sonra da kollarındaydı Yıldız.Minicik bir burnu,çizgi gibi bir ağızın kenarında gamzeleri, kocaman misket gibi gözleri vardı. Bebekler dünyaya geldikleri ilk 3 ay boyunca melekler ile konuşmaya devam edermiş.Melekler onları bu dünyaya uyumlarmış.Yıldız'ın melekleri büyüdükçe de kaybolmadı.Hep değişik bir çocuk oldu Yıldız...Dilinden duası eksik olmayan,içinin güzelliği dışına vuran...Herkesin hayatına ışı

Blog Fırtınası 11.Gün

Resim
Greencard'ımı uzun uğraşlar sonucu almış.Babamın yanında kalıp okula gittiğim sayılı günleri bitirmiş.Hayallerimin şehri,İstanbul'a benzerliği ve elit güzelliği ile beni büyüleyen San Fransisco'da kiraladığım odaya yerleşmişim. iş bulmak için başvurduğum headhunter ile görüşmeye gittim. aksanım,kıyafetim,olur mu olmaz mı derken bir de baktım ki Montgomery 44'da 23.katta işe girmişim. İnanılmaz iyi hissetmiştim kendimi,hayalimdeki iş olmasa da geliri çok iyiydi... Mortgage krizi nedeni ile ofis kapanmasa ve o işe 1 yıl kadar devam edebilsem belki şu an farklı bir hayat yaşıyordum hatta.. Bazen özlüyorum o günleri...Bazen de iyi ki yaşadım ama iyiki geride kaldı diyorum..

Blog Fırtınası 10.Gün

Resim
Domino Taşları Hayat ne garip bir şey Her şey içinde ve dışında gelişirken Sen her ikisine de değmeden Ortada kalakalıyorsun... Uyanıyorsun bakıyorsun ki Yerinde kalbin Bakıyorsun ki hala mutlusun Sonra akşam oluyor Yine yalnız, yine buruk oluyorsun Oysa her şey senin içinden bildiğin Oysa her şey senin dışında, müdehale edemediğin Oysa ki her şey aynı Domino taşları gibi küçük küçük insanlar Biri seni deviriyor, sense bir başkasını... Evet..Ben eskiden şairdim.Kendi yazdığım şey bile şu an başka bir anlam ifade ediyor.Sanırım şiir yeniden yazılmaz ama her okuduğunda yeni bir anlamı olabilir...

Blog Fırtınası 9.Gün

Resim
Moda'da kahvaltıya gittiğimiz o küçük kafedeyim. Aaa okuduğum gazete üzerinden bir de bakıyorum ki lise arkadaşlarım buluşmuşlar kahvaltı için,beni çağırmadılar diye hayıflanırken hemen arka masada çocukların olduğunu fark ediyorum.Kendimi de görüyorum o an.. Saçlarımı iyice uzatmış sarı röfle attırmışım.Vazgeçmemişim sarıdan.. Hepimiz evlenmiş çoluk çocuğa karışmışız 10 yıl içinde ne güzel.. Geleneksel kahvaltı günümüzmüş bu.. Kim her neredeyse her yıl o gün kalkıp geliyormuş kahvaltıya.Yaş yaş boy boy çocuklarımız arka masada bizler bir masada..

Blog Fırtınası 8.Gün

Resim
En sevdiğim şarkı değil ama nakaratını oğluma söylediğim,melodisini sevdiğim bir şarkıdır... Erkek GüzeLi Sezen AKSU Gözlerim gözlerine kitlenir Doyamam seyretmelere seni Özlerim bir kaç  Saat  fazla gelir Yağızım yiğidim erkek güzeli Gel de eğ, eğ şu asi başını Kaçırma gel şu olgun yaşımı Anladım korkunu telaşını Görünce çakmak çakmak yeşillerini Seni pamuklara sarmalar sararım Ne bedel isterim ne hesap sorarım Ne sitemle güzel kalbini yorarım Sakınma tatlı dillerini Seni pamuklara sarmalar sararım Ne bedel isterim ne hesap sorarım Ne sitemle güzel kalbini yorarım Sakınma tatlı dillerini Gözlerim gözlerine kitlenir Doyamam seyretmelere seni Özlerim bir kaç saat fazla gelir Yağızım yiğidim erkek güzeli Gel de eğ, eğ şu asi başını Kaçırma gel şu olgun yaşımı Anladım korkunu telaşını Görünce çakmak çakmak yeşillerini Seni pamuklara sarmalar sararım Ne bedel isterim ne hesap sorarım Ne sitemle güzel kalbini yorarım Sakınma tatlı dillerini Seni pamuklara sarmalar sa

Blog Fırtınası 7.Gün

Resim
Sırtımı kediler gibi güneşe vermişim.Biliyorum zararlı ama kemiklerim ısınıyor resmen,tatlı tatlı fışırdıyor deniz.Güneşin ısıttığı tenimi deniz meltemi minik minik ürpertiyor.Kumdan çıkartıyorum ayağımı,deniz kıyısı boyunca taş topluyoruz sevdiceğimle.Su buz gibi ama pırıl pırıl.Yeterince ısınınca iskeleden atlayacağım. Yaz! Yazı kim sevmez Allah aşkına... Nasıl ama sizde bu soğuk kış gününde yazı yaşadınız mı?

Blog Fırtınası 6.Gün

Resim
Mutfakta penceremin önünde duruyorum,yeni aldığım porselen fincanda sıcacık çayım.Dışarıda kar yağıyor.Yılın ilk karı bu... İçeride bebeğim uyuyor.Ev sıcak,sessiz,huzurlu.İçimde öyle... Bundan çok değil bir 5 sene önce bugünümü söyleseler asla inanmazdım. Amerika'da bir hayat kuracaktım. Devil Wears Prada hayatı yaşamaktı hedefim. Ne evlilik ne de çocuk aklımın ucundan bile geçmiyordu. Şimdi bakıyorum da hem inanamıyor hem de şükrediyorum bugüne. Hayat gerçekten biz planlar yaparken akıp gidiyor. Mükemmel olmasada sevdiğim,aydınlık,zevkle dekore ettiğim bir evim.Aşkla evlendiğim ve her geçen gün daha çok sevdiğim bir kocam.Sağlıklı,muzur,minicik bir oğlum var.Belki iş hayatımda umduğumu elde edemedim ama özel hayatta bayağ bi yol aldım.Babaannem hayatta olup da bugünlerimi görebilseydi keşke.. İş konusunda da kendimi zorlamayacağım.Mutlaka doğru yer ve zaman diye bir şey vardır.Önce oğlumu büyütmek istiyorum.Bu sırada kafamı netleştireceğim inşallah...

Blog Fırtınası 5.Gün

Resim
Açılıp kapanıyor dış hatlar geliş kapısı... Yıllar önce annemin beni beklerken nasıl eli kalbinde heyecan içerisinde beklediğini şimdi çok iyi anlıyorum.Oğlum geliyor.. Dedesinin yanına gitti koca bir yaz için ilk kez bu kadar çok ayrı kaldık.Eşime kaç kere ben de gidicem dayanamıyorum deyip de kendimi zorla tuttuğumun haddi hesabı yok. Paşam büyüdü de artık yurt dışına yalnız gider gelir oldu :D Eeee armut dibine düşer tabii.. Kapı açılıyor,hamileyken dilediğim gibi şeklini aynı babasından, büyüklüğü ve rengini benden aldığı güzel gözlerini kısarak gülümsüyor bebeğim.Boyu uzamış,güneşten saçlarının tonu açılmış,biraz kilo almış ahh dedesi fastfood yedirmiş çocuğuma!O kadar da tembih etmiştim... Büyük bir heyecanla karşılıyoruz oğlumuzu yol boyunca boynum tutulana dek ona bakıyorum ben babası soruyor o anlatıyor.Çok eğlenmiş,çok gezmiş,İngilizce'n nasıl diyor babası.Artık annemle Türkçe konuşmayız diye takılıyor.Eve vardığımızda kapıyı annem açıyor.Sevinçle annemin kucağına a

Blog Fırtınası 4.Gün

Resim
Karakter : Kuş Aslında ilk yazım olan Bir Varmış Bir Yokmuş'un devamı :D  Masalımıza kaldığımız yerden devam ediyorum..Evet ne diyorduk.Kız bir kuş olmuş! Ama öyle her yere pisleyen güvercinlerden değil,çöplükten bile beslenen çakma Jonathan Livingston’lardan değil,yıllarca her türlü hayatı röntgenleyen kargalardan değil,minik kalbini güle batırıp da aşk uğruna ölen bülbüllerden de değil.Yerinde duramayan(saniyede 80 kanat çırpışlı),uzun gagalı(çok konuşan),diğer kuşların aksine çiçek tozu peşinde koşan ve rengarenk bir kuş olmuş kız.Süsüne pek düşkünmüş,tüyler parlatılır,saçlar fönlenir,parıtılı şeylere zaten bayılırmış.Doğal güzellikten yanaymış ama değişitiremediği şeyi güzelleştirir sonra da bağrına basarmış.Suyla oynamayı,sırtını güneşe dayamayı çok severmiş.Çiçekli baharlar,dalga sesli yazlar onun mevsimleriymiş.Uzun süre tutarsanız avcunuzda hareketsiz kalır ölürmüş.Bir yere kaparsanız sürekli yükselir kendini kafesin başına,duvarın köşelerine vururmuş.  Pırpırpırp

Blog Fırtınası 3.Gün

Resim
Aslında gitmek istediğim çok yer var..Vardı.. Mesela NYC'e gitmeyi oldukça uzun zamandır oldukça fazla istemiştim.Ancak anne olduktan sonra insanın öncelikleri de değişiyor.Kendinden önce düşündüğün biri oluyor artık hayatında. Hayallerin,yapmak istediklerin hep çocuğunu da dahil etmek istediğin biçimde şekilleniyor. O yüzden NYC hayalimi bir kenera bırakarak daha önce babamın beni götürdüğü bir yere kendi oğlumla gitmek hayalini kuruyorum. San Diego Sea World ! Bir çocuk için büyüleyici bir deneyim çünkü... Deniz yıldızlarını eline alıp bakabilmek,Yunusları elinle beslemek,katil balinaları okşamak... Ben kendimi çok özel hissetmiştim böyle bir deneyim yaşadığım için...Lise de Almanca bitirme sınavımda bile serbest konu seçiminde bu deneyimimi seçmiştim.İzlediğim her filmde ben bu hayvanlara dokunabilmiştim diye sevinmiştim içten içe.. İşte eşim ve oğlumla mini bir Amerika turu yapmak istiyorum.San Diego Sea World'de geçireceğimiz koca bir gün de bu hayalin en güzel y

Blog Fırtınası 2.Gün

Resim
Feraye mektubu katlayıp dut ağacının altındaki masanın üstüne koydu. Dut ağacı denince aklıma gelen iki anıyı anlatmak istedim. İlki 10-12 yaşlarında mahallenin çocukları ile bir evin çatısına çıkıp dut yemiştik.Ev sahibi kiremitlerimi kırıyorsunuz diye bağırıp terlik fırlatırken tüm çocuklar kaçışmıştı bense çatıda kedi yavrusu gibi kalakalmıştım :D Aradan yıllar geçti,büyüdüm bir genç kız oldum.Gülsüm Teyze'nin Yalova'daki evinin bahçesine masa atmış annem,teyzem ben ve o ok oynamıştık. Tepemizdeki dut ağacı hem bize gölge olmuş hem de zamansız pat küt düşen dutlara korkup,gülüp,ağzımıza atıp şenlenmiştik. Oyunda kim kazandı bilmiyorum ama o gün hissettiğim neşeyi hiç unutmadım. Dut ağacı böylece ufakken kırdığı kalbimi onarmış oldu :D

Blog Fırtınası 1.Gün

Resim
Bir varmış,bir yokmuş... Genç bir kadın varmış..Mavi gözlü dev gelmiş hanımelli bahçesine.Çiçeklerine basmış kuş bakışı göremediğinden,kapısını kırmış kibarca tutmak isterken,elinin ayarı yokmuş.Sözleri ok okmuş,başta eros gibi kalbini vururken artık can yakar olmuş.Hayalleri öyle çokmuş ki devin,yetişemezmiş genç kadın, gözleri kendi yeşilinde boğulurmuş.. Küçük bir kızları varmış.Kıvırcık saçlı,koca gözlü,dev dudaklıymış;babasından sadece bu üç fiziksel özelliği almış. Böcekleri,arıları,yavru köpekleri severmiş.Onların dünyasının peşinde kaybolurmuş bahçede..Karıncaların nereye gittiği,masalda hep uyuyakalan o ağustos böceğini, dünya gözüyle görebilmekmiş derdi.Annesi ağaçmış kızın.Babası hava.Bir kök salmakta,biri kaybolmakta usta..

#Blog Fırtınası

Resim
Blog Fırtınası diye bir şey varmış!Fırtına başlayalı 3 gün olmuş ben daha yeni duydum gerçi ama zararın neresinden dönsek kardır... Efendim artık evli,mutlu,çocuklu tayfasına dahil olduğumdan,uçmadan jetlag oluyorum.Bırak blog yazmayı "eat,poop,sleep" üçgenini yaşayan Arda Paşa'nın peşinde evi zor topluyorum.Kendim hepten dağıldım :D Ancak kontrolsüz güç güç değildir deyip kendime de bloguma da çekidüzen vermeye karar verdim. Bunca teknoloji özrüme rağmen ayda bir girip bir kaç post ekleyip çıkıyordum.Şimdi günlük olarak yazabilcek miyim? Neyi ne kadar yazıcam, millet ne yazmış  ben ne yazmışım bir görelim istedim.. Paşa uyanmadan şu 3 günü bir kerede yazayım hemencik :D Ah unutmadan,hemen göz atmanız için yol haritamız aşağıda..

Keçelerimiz

Resim
Bebeğim için yaptığım keçe çalışmaları...

Arda'nın Odası

Resim
Bebek odamız kurulunca, artık yatağı da alınınca ben de bir dekorasyon çılgınlığı başladı :D Çılgınlık dediğim deliler gibi internetten araştırma yapıyorum yani. Tarz olarak zaten sadelikten yanayım. Aşırı renkli, aşırı dolu bebek odalarını sevmiyorum.Duvar kağıdı da sevmiyorum.Kız olsa belki duvarlarını pembe yapabilirdim ama duvarda mavi tonlarının soğuk durduğunu düşünüyorum. Aydınlık, huzurlu, ferah bir oda yaratmak istedim. Aksesuarlar ile renklendirmek istiyordum bebek odasını sadece. Benim odaya girince içim açılmalı ki bebeğim de orada huzurla uyusun, oynasın, güzel vakit geçirebilsin… Zaten belli bir yaşa gelince ister istemez hem oyuncaklar ile dolup taşıyor ortalık, hem de bütün ev bebeğin oyun alanına dönüşüyor :D

Arda'nın 40 Mevlüdü

Resim
Bayramda Arda'yı görmeye gelen eş-dost akraba kalabalığında fark ettik ki evimiz 20 kişiden fazlasını kaldırmıyor.Bu durumda mevlüdü kayınvalidemlerde yapmaya karar verdik. (Bu arada bana kalırsa bir fakire yardımda bulunmak sadece çekirdek aile üyeleri ile kendi kendimize okumak yeter de artardı.Bu devirde fazla geleneksel geliyor mevlüt vs... Ancak en başta bohça ve çeyiz serme geyiklerine girince geleneksel geleneksel devam ediyoruz :D Şikayetçi değilim,sadece gereksiz geliyor) Neyse 80 kişi geldi sanıyorum.Güzel bir mevlüt oldu. 80 yaşındaki ananem ve 90 yaşındaki dedem çok mutlu oldular bugünü gördükleri için... Arda inanılmaz uslu durarak beni şok etti.Ancak kalabalık dağıldıktan sonra girdiği ağlama krizi o kadar uzun sürdü ki,benim oğlum ele güzel demeye başladım :D Yapacağını bana yapıyor. Eh tabi herkesin nazı anasına geçiyor... İşte ana oğul fotoğrafımız..