Blog Fırtınası 28.Gün



Bir varmış bir yokmuş... Güzeller güzeli bir prensesi sürgünden önce adada ailesinin biricik kızı olarak yaşarmış.Kendini altın kafese hapsedilmiş güzel tüylü bir kuş gibi hissedermiş kız adada.Çünkü babası denize girmesine,bisiklete binmesine,dilediğince dondurma yemesine ses etmez ancak adanın dışına çıkmasına asla müsade etmezmiş.
Kızcağız İstanbul ışıklarına bakar hayal kurarmış,gelen tatilcilerden yaz boyu İstanbul masalı dinler kışın mecmualardan kesip manzara resimleri yapıştırdığı defterine bakarak hayal kurarmış.Derken bir gün çok büyük gri bir gemi yanaşmış sahile.
Arkadaşları ile koşup bakmışlar yakından bu gemi nasıl bir şeydir diye..
O sırada görmüş mavi gözlü,sarışın,film artistlerinden bile daha yakışıklı olan Amerikalı genci. Amerikalının annesi fransızmış,kızında büyükannesi fransız olduğundan hem aileden hem eğitimden bilirmiş fransızcayı.
Adanın her köşesinde şiir gibi kimsenin anlayamadığı bu dili konuşarak sevişmiş anlaşmış yaşamışlar aşklarını.
Derken geminin sorunu onarılmış ve limandan ayrılma vakti gelmiş.
Oğlan evlenme teklif etmiş kıza,gel seni kendi yurduma götüreyim deyip aklına gelen tüm güzelliklerini anlatmış.
Kız evet demiş ama babama sormam gerek.
Babası gene karşı çıkmış elbette,kız da düşünmüş İstanbul'dan çok daha uzak ama eğer ulaşamazsam beni çok bedbaht edecek bir emel bu.. "Evlenmem lazım baba" demiş kız. Oysa kötü bir şey yapmamış,yanlış bir şey yapmamış.Babasının sözünden hiç çıkmamış kız o güne dek,sadece bu genç olmadan onun aşkı olmadan yaşayamam diye düşünüyormuş.
Yanlış anlamış babası ve vermiş kızını çeyizi ile birlikte bu gence...
Kızı limandan ayrılırken aklaşmış adamın saçları bir anda...
Senelerce hiç bir mektubuna cevap yazmadan,evladına kırgın göçmüş gitmiş bu dünyadan...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Atopik Dermatit (Alerjik Egzama)

Sevgiliye Meyve Yedirmek

Piruze